En Güzel Mevlana Sözleri

Dost acı söyleyen değildir. Acıyı tatlı söyleyebilendir.

Kapına geldim. Ve ben, ben olmaktan vazgeçtim. Sen yeter ki “Kim o” de. Kim olmamı istiyorsan, o olmaya geldim.

Ay vurmuyorsa yüzüne, güneş vurmuyorsa pencerene kabahati ne Ay’da ne Güneş’te ara. Gözlerindeki perdeyi arala.

Aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasır gibidir. Ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın. İki yolda da tek bir gerçek olacak; canın çok ama çok acıyacak.

Gönül, han değil dergâhtır. Paldır küldür girip çıkılmaz, günahtır!

İstiyorsan Hakk’a varmayı, meslek edin gönül almayı, bırak saraylarda mermer olmayı, toprak ol, bağrında güller yetişsin.

Sen benim; bugünüme şükür ve yarınıma dua edişim, azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin.

Bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olur üstüne yağar. Ama unutma ki, rengârenk gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar.

Nasibinde varsa alırsın karıncadan bile ders. Nasibinde yoksa bütün cihan önüne serilse sana ters!

Biliyorum, sığmazsın hiçbir yere bu sevdayla, dünya sana dar. Ama dayan gönlüm! Dayan ki her gecenin mutlaka bir sabahı var.

Ne kadar az yüksekten uçarsan, düştüğün zaman o kadar az incinirsin. Kibri bırak, alçakgönüllü ol.

Irmağa deniz, denize okyanus sığmaz. Aşık olmayana anlatsan da ben sen anlamaz. Hakka ulaşmak için yol desen kimse inanmaz. Gönlünde zerre-i miskal şems olmayan yanmaz yanamaz.

Ey gönül! Ne tuhaf değil mi? Bir ömür, şah damarından daha yakın bir sevgiliyi aramakla geçiyor.

Elbet bizde biliriz lafı en inceden dokundurup, içini acıtmasını lakin kıyılıyoruz ama kıyamıyoruz sevdiklerimize işte.

Aşk davaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki!

Dediler ki gözden ırak olan gönülden de ırak olur dedim ki, gönle giren gözden ırak olsa ne olur.

Hadi yaramı sarmaya merhemin yok. Yalandan da olsa gönül alamaz mısın?

Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye!

Aşk nedir bilmiyorsan gecelere sor, şu sapsarı yüzlere, şu kupkuru dudaklara sor.

Üzülme! Çünkü yaradan umudu en çaresiz anlarda yollar. Unutma, yağmurun en şiddetlisi en kara bulutlardan çıkar.

İnsanlar seni yanlış anladığında dert etme, duydukları senin sesin, fakat m aklından geçirdikleri kendi düşünceleridir.

Ey can; kimseyi kırma. Sözden ağırı yoktur. Beden çok yükü kaldırır ama gönül her sözü kaldıramaz!.

Öyle bir ‘yâr’ sev ki evladım; elinde su tasıyla, iftarı bekleyen oruçlu gibi beklesin seni.

Hayat sana arka arkaya dikenlerini gösteriyorsa sakın üzülme, aksine sevin. Çünkü çok yakında gülü de gösterecektir.

Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur.

Varlığın bana yetmiyorken, yokluğunla avunmak zorundayım. Ya al götür kalanımı, ya da gel, tamamla eksik kalan yanımı.

Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil. Ne zaman bilmem, sen yeter ki o kapıda durmayı bil.

Minareden düşenin parçası bulunur, bulunur da; gönülden düşenin parçası bulunmaz.

Üzülme herkes  ölür kimi toprağa gömülür, kimi yüreğe.

Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de.

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi. Sonunda sana da dikişsiz elbiseyi giydirecekler.

Güneş herkesin üzerine eşit doğar ama gül başka, leş başka kokar.

Senin aşktan yana nasibin varsa; dokunsan da yanacaksın dokunmasan da. İyi bil ki; bazıları hasrette yanar, bazıları vuslatta.

Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur.

Aşk bir uçurumdan düşmek gibidir, bunun için sevgiliye yar denilir.

Bize gözün değil, gönlün gördüğü yürek gerek.

Toprak gibi sessiz olduğum an bil ki; şimşek gibi gökte gürlüyor feryadım.

Aşk; sandığın kadar değil, yandığın kadardır.

Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır.

Aşk ebedi olan sevgiden gayrı her şeyi yakmaktır.

Sabret ki her şey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun. Sabret ki her şey gönlünce olsun.

Asıl yar yaradandır, gerisi yaralayandır.

Sen uzattığın eli tutmayan ele mi dargınsın. Yoksa onu tutmayacak birine uzattığın için kendine mi?

Zor diyorsun, zor olacak ki imtihan olsun.

Yanmak var, yanmak var. Odun yanınca kül olur, insan yanınca kul olur!

Yürek yorulunca ter gözden akar.

Ayıplarım seni ey gönül; hal bilmeze hal sorarsın, bülbül dururken kargadan gül sorarsın.

Yüreğimiz kıymet bilene emanet.

İnsanı gördüklerinden ibaret sayma, göremediklerinde ara. içidir hakikatin resmi, dışı sadece bir manzara.

Kula bela gelmez hak yazmadıkça, hak bela yazmaz kul azmadıkça.

Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok!

Mum olmak kolay değildir, ışık saçmak için önce yanmak gerekir.

Aşkın hikayesini durmaksızın feryat eden bülbüle değil, sessiz sedasız can veren pervanelere sor.

Gülü gülene ver, kalbini sevene ver. Sevmek güzel şeydir kıymet bilene ver.

Sus artık yeter! Sır perdelerini pek o kadar yırtma. Çünkü bize, kırıkları sarıp onarmak, sırları örtmek yaraşır.

Ya kırdığın gönlü Allah seviyorsa? Bilemezsin, bilseydin ödün kopardı; dokunamazdın.

Varlık peteğini ören arıdır. Arıyı vücuda getiren mum ve petek değildir. Arı biziz. Şekil sadece bizim imal ettiğimiz mumdur.

Hangi tohum yere ekildi de bitmedi, ne diye insan tohumunda böyle bir şüpheye düşüyorsun? Testi taştan korkar ama o taş çeşme oldu mu, testiler her an ona gelmeye can atar.

Aşk makamında “sus”la başlıyor tüm iç yanışlar. Yak bütün kelimeleri. Bir kelime kalsın avucunda. Onu da sımsıkı sar rüzgârlar savurmasın. Susmak olsun aşkın bir diğer ismi. Bil ki ne kadar suskunsan aşkın o denli güzel kalacaktır.

Kötü bir döneme girdiğinde ve her şey sana karşı gibi göründüğünde, bir dakika bile dayanamayacakmışsın gibi geldiğinde sakın pes etme, çünkü işte orası gidişatın değişeceği yer ve zamandır.

Bir insan bilmiyorsa ne istediğini, hem seni ziyan eder hem kendini. Dibini görmediğin suya dalmadığın gibi, emin olmadığın sevgiye teslim etme kendini.

Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun, kusuru örtmeyi marifet edin kendine, işte o zaman kusursuz olursun.

Oruç tutmak güçtür, çetindir ama Allah’ın kulu kendisinden uzaklaştırmasından, bir derde uğratmasından daha iyidir.

Ayın, geceye sabretmesi, onu apaydın eder. Gülün, dikene sabretmesi, güle güzel bir koku verir. Aslanın, sabredip pislik içinde beklemesi, onu deve yavrusu ile doyurur.

Canım bedenimde oldukça, kulum, köleyim, seçilmiş muhammet’in yolunun toprağıyım. Birisi sözlerimden bundan başka söz naklederse, o kişiden de bezmişim ben, o sözden de.

Sevgiden, tortulu bulanık sular arı-duru bir hale gelir. Sevgiden, dertler şifa bulur. Sevgiden, ölüler dirilir. Sevgiden, padişahlar kul olur. Bu sevgi de bilgi neticesidir.

İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu evren yok değildir. Görememek ayıbı, göstermemek kusuru, uğursuz nefsin parmağına ait işte.

Yol kesenler olmadıkça, lanetlenmiş şeytan bulunmadıkça, sabırlılar, gerçek erler, yoksulları doyuranlar nasıl belirir, anlaşılır?

Birinin başına toprak saçsan başı yarılmaz. Suyu başına döksen, başı kırılmaz. Toprakla, suyla baş yarmak istiyorsan, toprağı suya karıştırıp kerpiç yapman gerek.

 

 

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

akun slot gacor
mega sloto
bandar togel online Slot Gacor slot88 maxwin slot resmi thailand slot resmi thailand
slot gacor
https://maspasha.com/
slot gacor
https://punchermedia.site/
https://bkpsdm.tanahlautkab.go.id/galaxy/
max88
https://143.198.234.52/
sonic77