Yusuf Hayaoğlu Sözleri
Ünlü sözleri kategorisinde yer alan ve her zaman bu sözlerin manevi olarak çok iyi olduklarını belirtmek isteriz.Sitemiz ünlü sözleri olarak birçok ünlünün güzel sözlerini paylaşıyor ve sizlere en iyi yoldan sunuyor.Şimdi ise Yusuf Hayaoğlu mesajlarını sizlere paylaşıyoruz.
Deɾt etme, iyiyim ben Aɾa sıɾa mahşeɾ Aɾa sıɾa yaşama hıɾsı.
Kumlara yazılmış sözcükler kadar kısacıktı ümidim. Ve anladım ki bir takım şeyleri ben ilk dalgada yitirmişim.
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim ki bu yaşlar, utangaç boynunun kolyesi olsun. Bu da benden sana, ayrılığın hediyesi olsun…
Kurtlardan arta kalmış yüreğimin can çekişen o son parçasını da, sana sakladığımı bil!
Oy benim yaralım. Asıl sancı, uyandığında bütün odaları boş görünce koyarmış!
Beni öldürüyorsun, git. Kalmasın sende kahrım, kalmasın derdim. Bakma git, kafamı yumruklayıp ardınsıra ağlarsam namerdim…
Bir intihar gibi puşt olmuş bu sevdalar!
Seni sevmişem, bir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi. Seni sevmişem, gururlu dağ çiçeklerini göğsüme takınır gibi.
İşte gidiyorum, Hiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız. Ben başımı verdim, sizinse İnsafsız bir linç oldu karşılığınız.
Seni sevmişem bir kekIiğin sesini üzmekten sakınır gibi seni sevmişem gururIu dağ çiçekIerini göğsüme takınır gibi.
İşte gidiyoɾum, hiçbiɾiniz, hiçbiɾ dilde beni anlamadınız. Ben başımı veɾdim, sizinse insafsız biɾ linç oldu kaɾşılığınız.
Yalanım vaɾsa kalkmayayım şuɾadan. Ben seni, biɾ tek gün bile unutmadım.
Yağmurlar içinden ıslandım geldim. Bir kuru değneye yaslandım geldim. Sıcacık çorbana muhtacım inan. Ölümlerden geçtim uslandım geldim.
Üstüm başım toz içinde. Önüm arkam pus içinde. Sakallarım pas içinde. Siz benim nasıl yandığımı, Nerden bileceksiniz.
Sakin göllerin kuğusuyduk, Salınarak suyun yanağında. Ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin. Sonumuzun adım-adım Yaklaştığını görürdük.
Biri, saksımızı çiğneyip gitti. Biri, duvarları yıktı, Camları kırdı. Fırtına gelip aramıza serildi. Biri, milyon kere çoğaltıp hüzünleri Her şeyi kötüledi, Bizi yaraladı.
Biri şarabımızı döktü, Soğanımızı çaldı. Biri, hiç yoktan vurdu, Kafeste garip kuşumuzu! Ciğerim yanıyor, Yüreğim kanıyor… Solmasaydı gülümüz böyle!.
Dün gece düşümde can dostu gördüm .Ulu bir çınardan dal verdi bana.Uzandım yüzüne yüzümü sürdüm. Ben zehir istedim bal verdi bana.
Dağ yanarsa yağmur çiser mi dedim. Ten yanarsa rüzgar eser mi dedim. Can yağarsa canan küser mi dedim. Çağırdı yanına el verdi bana. Can dostum dostum kül verdi bana.
El tetikte, kulak kirişte, Ve sırtımız toprağa emanet… Baldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık.. Deniz çok uzaktaydı Ve dokunuyordu yalnızlık..
Yağmur yağardı biz ağlaşırdık. Kaldırımlar boyunca. Bir hüzün vardı sanki aramızda. Susardık ay batınca.
Pencereden baktığımda görüyorum Senin yüzün incir yaprağında Senin ürkekliğin duvar üstünde yürüyen Bir kedinin kıvraklığında
Rakı devrilmiş masalarda yokluğun Veya benden önce kalkıp gitmişliğin Gece boyu dolandığım barlarda Sarhoşlara tekrarladığım adın Balıkçı kahvesinde, çorbacıda, kenarlarda
Baba bugün üşüyorum Karda kaldım üşüyorum Anama deyin sıcak bir çorba koysun Üstümü ört baba üşüyorum
Aşiret çocuğuyam adım Küheylan Kızılca kıyamet yaylasında doğmuşam Koyaklarda kartal uçurmuşam, kurt kovalamışam, adam vurmuşam Onursuz yaşanmaz demişem Rezil rüsva etmemişem kendimi böceklere
İstanbul ey İstanbul ey Ey acıların gözyaşlarının kraliçesi İstanbul ey İstanbul ey Ey bozgunların garip çiçeği Bu akşam yemin ettim Seni bir daha öpmemek için Benki bütün duvarlarını, afişlerle donatıp Yumruğumla kanatmıştım Rezil bir aşktı Bütün arkadaşları miting alanlarında Ve mezarlıklarda bırakmıştım.
Öglen kahvede söylediler, Riza öldü, dediler. Ne kolay söylediler!.. Sanki dev bir tas ocagini Kökünden dinamitleyip Üstüme devirdiler!.
Gelse balığa çıkacaktık, Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık. Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp, Enteresan hayallere dalacaktık.
4 duvar arasinda bile heryerde halen sen varsin..
Sakin göllerin kuğusuyduk,Salınarak suyun yanağında..
Dert eme, iyiyim ben. Arasıra mahşer, arasıra yaşam hırsı.
Ben sana bakınca donardım bulut gibi donardımda bir türlü yağmazdım sen bana bakınca bir ağlamak düğümlenir boğazında gurur yapar ve ağlamazdın.
Cevap veriyorum: Eli böğründe analardan, Mahpuslardan ve acılardan Çokça bahsediyorum, çünkü; Başını kumda saklayanlardan Tiksindir, başkaldırıyorum!
Dostlukmuş.. ölüme yürümekmiş..
Üstüne titremekmiş.. Vefaymış!.. Aşk dediğin, zavallı bir kapıyı, Duvara çarpıp çıkıncaya kadarmış..
Yağmurda kırılan gül yağmuru affeder mi?
Yere dökülen yaprak dala geri döner mi? Kırılan gül kanar mı; kül yanar mı?..
Birazdan kudurur deniz Birazdan dalgaların sırtından, Üst-üste fışkıran rüzgarlar, Bir intikam gibi saldırınca üstüne; Yüzüne şarkılar çarpar, Yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın. Sen artık buralarda duramazsın!
Biliyorum, onunla olsaydım Böyle kavga edip durmazdım yüreğimle. Biliyorum, bu sevdayı ben yıktım, Ben öldürdüm bu hoyrat ellerimle.!
Veda gecesi ay serpilirken sulara, Dalgalara sor beni, kumlarda ara… Kırık kadehler gibi döküldük ayrılığa; Şarkılara sor beni ah kemanlarda..
Sen beni yangınlarda, ateşte, harda ara.. Kahkahalarda değil, dertte, kahırda ara… Yüreğin sıkışırsa yine bir yaz gecesi; Şu mehtaplardan eğil, gel günahlarda ara…
Demek şimdi gidiyorsun; Sonunda bizi de çökertiyor; Bu kancık zelzele!.. Demek şimdi gidiyorsun; Yıkılan bir duvar gibi; Ömrime devrile-devrile.
Ne verdin aşka Ne verdin ki sen? Islanan bir mendilden başka.. Bir anlık meşke, harcadın beni; Biraz vicdan, olsaydı keşke..
Ölmek değildir bu dünyanın en feci işi , Güzel olan odur ki öldükten sonrada yaşar kişi .
Şu dağlarda kar olsaydım , Bir asi rüzgâr olsaydım , Arar bulur muydun beni , Sahipsiz mezar olsaydım
Dün sahilde karşılaştık… Biran gözüm ısırdı,sonra birden tanıdım Düşmemek için zor tuttum kendimi Bacaklarım titredi,bir ağaca yaslandım…